Monday, October 6, 2008

USTA KALEM’DEN, KISKADAN HİSSELER…

Eski bir yazım ama anafikir çok güzel sizlerle paylaşmak istedim:)

Bu hafta sevgililer günü hasebiyle hemen hemen tüm yazılar, yorumlar, düşünceler; sevgi, aşk, mutluluk, hayaller…ve bilimum güzelcik duyfgular üzerinde yorumlandı.

Bu güzide günün yararlarından çok okuduğum birkaç yazıyı paylaşmak istedim sizlerle.Aslında konu aynıydı sevgililer günü ve sevgi… Ancak konuya bir başlangıçtı sadece bu tema asıl aktarılmak istenen içte kalan duygular ve biraz sitemlerin canlandığı tümceler.

Bu hafta, Hıncal Uluç abimizin köşesine göz attınız mı bilmiyorum. Ama eğer kaçırdıysanız benim yazdıklarımla yetinmemenizi tavsiye ederim. Köşede aktarılan, sevgililer gününe hitaf, aslında asıl tema Hıncal Uluç’un anne ve babası arasında yaşanmış unutulmaz ve anlamlı aşk hikayesi. Belki hepimize kendi anne ve babamızın yaşadığı aşk daha unutulmaz, destansı ve ölümsüz gelir ama anlatım , aktarım her zaman çok daha ön plana çıkar. Bu hikayede de baş kahramanlar bellki sevgilerini tüm güçlü duygularıyla yaşamış hatta yaşamakla kalmamış çocuklarıyla güçlendirmişler. Hatta sağlıklı ilişkilerini ayrımsamak için içinde bulunmak, tanık olmakta gerekmiyor, ürün ortada düşünceyi ve düşünceleri paylaşmayı seven bir de evlat yetiştirmişler ki hepimize ulaşmış güzel fikirleri. Hikayeye başladığınızda sonunun yine ölümsüzlükle noktalandığının tadına varmak uzun sürmüyor ama….

Bu yazıyı okuduğunuz da sadece sıradan bir sevgililer günü yazısı olmadığını da farkediyorsunuz kısa süre sonra. Hıncal abi, konuyu kendi ismine getiriveriyor büyük bir ustalıkla ve biraz önce yaşadıkları aşkı gözünüzde canlandırıp özelleştirdiğiniz insanın yani babasının kendi ismini koymuş olduğu belirtiyor. Babası ile annesinin izdivaçlarında aracı olan aile dostunun ismi Öcal. Önce abisine bu isim koyuluyor babası tarafından sonra da kendi deyimiyle ‘- Kafiyeli olsun diye…’ Hıncal konuluyor ismi. İşte bazen hepimizin nasıl bir isim diye düşündüğü ismin, hatıra yüklü bir o kadar masum koyuluş nedeni.

Bu yazının beni en çok etkilediği nokta; sevgiden başlayıp, önyargıya sonra biraz siteme bulayıp sonra sizi yine anlayış ve sevgi kıyılarına bırakması.

Hepimiz günlük hayatımızda bunu yapıyoruz. Gereksiz ve bazen gaddarca ön yargılı yaklaşıyoruz. Ama karşımızdaki insanı şu an var edenin, anıları olduğunu ve bu anılara sonsuza kadar saygı göstermek zorunda ve gerekliliğinde olduğumuz gerçeğinden uzaklaşıyoruz.

Taa ki; bir usta kalem bize bu gerçeği tekrar hatırlatıp, insan duygularının, uğruna hediyeler alıp günler kutladığımız sevginin aslında ne kadar ince duygularla dokunduğunu ve bu sevgi denen paylaşımında yine aynı incelikle korunması zor bir emanet olduğunu hatırlatana kadar….

Sanırım günlere sığdırmaktansa korumanın tercih edildiği sevgiler yaşamak en güzeli.


Emine YETKİNER

No comments: