Monday, October 6, 2008
HAYATIN ANLAMI İŞTE BU…
Küçük bir insan olarak dünyaya geldiğinde, bu koca dünyada şanslıysan ve seni sevenlerle çevrelenmişse dünyan, anlamaya çalışırsın yaşananları…Herşeyin sana çok yabancı olduğu bu dünyada adım atmak bile gayretle, meşakkatle terletir seni…
Yemek yemek, koşmak, oylamak, sana zarar verebilecek, senden bağımsız nesneleri hatta insanları tanımakla geçerken ömrün…Bir bakarsın o kadar uğraştığın, çaba sarfettiğin ve ilk yaptığında hafızana kazınan onca şey, sıradan günlük yaşantının bir parçası olmuş. Artık hayatın içinde yaşayan, kendinden sorumlu ve öğrendiklerinle yaşayacaklarını birleştirip tercih yapabilen büyük bir insan olmuşsundur. Hayat’da eskisi kadar toleraslı davranmamaya başlar sana, evindeki kadar rahat ve olağan değildir herşey… Dışarıda seni bekleyen o kadar sorun varken, eskisi kadar da keyif vermez hayat… Eskiden oynardın sen, annenin, babanın koltuğu altında es verirdin hayata, severdin, en çokta sevilirdin, sevgi bile acıtmazdı eskiden seni…Küçük insandın o zamanlar büyümemiştin, büyüklüğün altında ezilmemiştin…Oysaki küçük olan şeyler daha çabuk ezilmez mi?Ne tezat değil mi?
Sonra başlarsın sorgulamaya hayatı, ne olduda bu kadar mutsuzsun, seni mutsuz eden bu koca dünyada bavulunu toplayıp yalnızca kendinle başbaşa kalabileceğin biryerlere gidebilsen ne hoş olurdu değil mi? Ama olmaz, o yer varsada sen gidemez, bulamazsın, çıkamazsın bu kısır döngüden, kurtulamazsın… En çok da cevabını asla bulamayacağına olan inancınla, nedir bu hayatın anlamı, neyim ben bu hayatta, kimim sorularına çaresizce cevap ararsın… Bir bilen olsaydı şayet geçmişte kalan, söylerdi anlatırdı, ulaşırdı bize kadar bu sorunun cevabı dersin, ama tatmin olamazsın bu kayıtsızlıktan, hep bir köşe başında seni hayatın anlamıyla çarpıştıracak güce inanır, beklersin….beklersin…
Şanslıysan ve inançlıysan hayatının anlamı karşılar seni bir gün hiç beklemediğin bir anda o köşe başında… Hani filmlerdeki gibi…Kitaplar yere saçılır…Çıkarsın rutin sıkıcı hayattan…. Herşeyini paylaşabileceğin, tekrar o küçük insanken oynadığın oyunlardan sana kalan hazları hatırlatan, işte bu! hayatın anlamı bu dediğin anlar yaşar, unutmamak için hatıra der aklının bir köşesine kazırsın tüm yaşananları…
Ne oldu, hayatının anlamını bulmuştun… Peki bu anlamda mı zamana yenik düştü, rutine bindi yine değil mi herşey, günlük hayatın bir parçası oldu aşkın şimdi, ama sevgi deden o çok güçlü ve güven veren hazzı yaşatmaya başladı sana…Bir şeyler yapmalı, bu hayatın anlmını çözmeli, birşeyler var içinde seni sürekli çağıran, bu sorunun yanıtını bulmaya zorlayan… Ne gariptir hayatımın anlamı dediğin o küçük erkek çocuğuda arayışta şimdi… Şanslısın hayat sana onu verdiği için, herşeyini bilen, hayatını seninle yaşamış kadar seni tanıyan bu küçük adamla bulursunuz belki hayatın anlamını…Ve sonra hiç hesapta yokken, daha çok gençken, gezip görecek, keşfedecek onca güzellik varken, ikinizden küçük bir çocuk dünyaya merhaba diyecektir, haberini aldığınızda inanamadığınız, doğduğunda bu benim mi dediğiniz küçücük bir yürek…
Zamanla bu küçük yürek o kadar içten ve muhtaç tutarki elinizden, onun sıcaklığını duymak, en keyifli gezilerden, arkadaş sohbetlerinden, geleceğe dair o kadar hayalden çok daha önemli, değerli oluverir…
Sonra bir gece onu uyutup usulca üzerini örtüğünde, küçük, aydınlık yüzünde görüverirsin hayatın anlamını…
Allah'ın belkide dünyada bir insana verebileceği en güzel hediye çocuğu... Hayatını o kadar değiştiriyor, hayata o kadar bağlıyor ki,ne pahasına olursa olsun, ne yaşarsan yaşa o küçük varlığın sana muhtaç olduğunu bilmek...
Göreceksin ki herşey boş ve sen bir fanisin ve geleceğe küçük bir tohum bırakıp öyle göçüp gideceksin dünyadan... Devamın olacak, sonsuza kadar iyiliği yaşatacak nice tohumlar...
Hayatın Anlamı Bu İşte... Doğacaksın, doğuracaksın,doğuracaklar… Ve İnsan neslinin devamı böyle akıp giderken, sen de bu kutsal döngüde yerini isimsiz bir melek olarak başkalarına devredecek, Huzurla Gözlerini Kapatacaksın...
Emine Yetkiner
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment